17 Şubat 2009 Salı

Bremen nereye gidiyor ?


Werder Bremen'e bir haller oldu bu sezon. İnanılmaz kötü gidiyorlar. Özellikle ellerindeki bu kadroyla bu durumda olmaları içler acısı. Ligde 20 maçta 7 galibiyet,6 mağlubiyet,7 beraberlik. 10.sıradalar.Yani lider Hertha Berlin'in 13 puan gerisinde. Tamam ilk yarıda kötülerdi, ikinci yarıda düzelirler diye umut ettik. Schalke deplasmanında kaybettiler. Sonra geldiler bu hafta sahalarında M.Gladbach'la 1-1 berabere kaldılar. İşin kötüsü oynadıkları futbolda birşeye benzemiyor. Henüz daha ümidi kesmek doğru olmaz. Ama ben en ufak bir parıltı bile göremiyorum Werder'de. Merak ediyorum ve soruyorum kendi kendime Bremen nereye gidiyor ?

16 Şubat 2009 Pazartesi

Beckham'lı Milan..


''Biz buraya antrenman yapmaya geldik, Milan ise sanki film çekmeye gelmiş gibi. Tek sorunları Madam Beckham'ın ertesi gün ne giyeceği ve ne diyeceğiymiş gibi davranıyorlar.'' - ( Bayern Münih menajeri Uli Hoeness'in Dubai'de kamptaki izlenimi )

Vanden Bussche...


Bu sefer yer Belçika. Germinal Beercshot-Cercle Brugge maçının 87. dakikası. Cercle Brugge'lu oyuncu Vanden Bussche oyuna girmek için izin istiyor. Ancak hakem bu oyuncunun iki renk şort birden giydiğini belirtip, şortunu değiştirmesini istiyor. Bunun üzerine amcam da gayet rahat bir şekilde saha kenarında, beyaz şortunun içindeki siyah donunu çıkarıyor. Tabii çekmeyen kamerada kalmıyor. Daha sonra Bussche de şaşkın. Ama nedeni biraz farklı. Kızlarda da dahil birçok eşçinselden vücudunun çok güzel olduğuna dair mesajlar almış. Ne diyelim rahatlık iyidir de amcam pek soğukkanlı çıktı.

15 Şubat 2009 Pazar

Raul "The King"

Zaten beklediğimiz şey oldu ve 15 yıldır Real Madrid'de oynayan Raul Gonzalez klüp tarihinin en golcü ismi olmayı başardı. Bugün Gijon deplasmanında iki golle takımınını galibiyete taşıdı ve az da olsa Real'in umutlarını biraz daha alevlendirdi. Daha oynayacak yılları olmasına rağmen artık o kırılması en güç rekorlardan birinin sahibi ve uzun yıllar da onun gibi bir futbolcusu olacağına imkan vermiyorum ben Real Madrid'in. 309 golü var şimdi. Ondan onceki Stéfano'dan iki fazla. Bakalım kral kaça ulaşacak?
Bir de dipnot: Takımın eski kaptanı ve defans oyuncusu Hierro'nun da 14 yılda 127 golü var. Real'in Lugano'suymuş resmen.

"Fenerbahçeli" Ercan Saatçi


Türk medyasında bazı spor yazarlarının tuttuğu takımlar herkes tarafından bilinir. Levent Tüzemen, Hıncal Uluç Galatasaraylıdır, Mehmet Demirkol, Rıdvan Dilmen Fenerbahçeli, Haşmet Babaoğlu, Vedat Okyar Beşiktaşlı. Hepsi de Türkiye'nin önde gelen gazetelerinde yazıyor, önde gelen televizyon kanallarında futbol programları yapıyorlar, katılıyorlar. Hepsinin de kendine ait bir uslübu var, kendi bakış açılarından eleştirme şekilleri. Bence hepsi de olabildikleri kadar objektifler. Zaten bir spor yazarının, bir futbol adamının yapması gereken de budur. Taraftar kimliğini bir kenara bırakıp, eleştiri kimliğine bürünendir. Türkiye'de bunu çok iyi yapanlar bellidir, saymaya da gerek yok. Ancak bugün okuduğum yazısından sonra en kötü yapan kişinin de Ercan Saatçi olduğuna karar vermiş bulunmaktayım. Şöyle başlıyor bugünkü "Sevgiliye" başlıklı yazısı. "SEVGİLİLER Günü’nde sevgilisi Fenerbahçe olanlara verilebilecek en güzel hediye buydu." Şöyle de bitiyor: "Maçın üç adamı: Başta Alex, Volkan ve Deniz olmak üzere Fenerbahçe Futbol Takımı(Hıncal Uluç ağabeyime saygılarımla)" Burada Hıncal Uluç ağabeyime saygılarımla demesini biraz açmak lazım. Hıncal Uluç'un onun Gaziantepspor maçından sonraki yazısında 'G' bile geçmemesinden şikayetçi olmasından sonra gelen bir şey bu. Son bölümde de, maçın üç adamı bölümünde tek bir Gaziantepli futbolcuya yer vermemesini eleştiriyor. Ercan Saatçi de geçen hafta salı günü cevap veriyor buna. "Yazılarımı sürekli takip edenler de bilir ki, ben bana has bir pencereden bakarak Fenerbahçe maçlarını yorumluyorum. Bir maç analizi yapmıyorum!.. Tandem, santra haf, 3-5-2, çift stoper, sağ iç, sol dış, baklava gibi futbola ait eski terimleri kullanmıyor, dolayısıyla takımların teknik analizleriyle pek ilgilenmiyorum. "Peki ne yazıyorsun kardeşim?" diye sorarsanız yayınlanmış tüm yazılarımı sizin gibi bir duayene onur duyarak yollayabilirim...
Ben Fenerbahçe maçlarında Fenerbahçe'yi seyrediyor ve Fenerbahçe'yi yazıyorum. Rakip takım kim olursa olsun eleştirilerim de övgülerim de Fenerbahçe ile ilgili oluyor..."


Evet, Ercan Saatçi'nin büyük(!) bir Fenerbahçeli olduğunu herkes bilir. Göründüğü gibi Fenerbahçe'yle ilgili yazdığını da iddaa ediyor zaten. Yazılarında futbolu değil de Fenerbahçe'yi konuştuğunu da açıkça ifade ediyor. Peki madem sadece Fenerbahçe var sahada onun için, neden takımı puan kaybettiği haftalarda hakemlere söylenmedik şey bırakmıyor, neden Galatasaray takımının sahaya çıktığı pankartın tutmadığını söylüyor? Ben de geçen seneyi hatırlıyorum. Fenerbahçe'nin başlattığı bir çok aktivite diğer kulüpler tarafından da takip ediliyor diye başlayıp diğer kulüpleri de onlara özenmiş gibi göstermek istediği günleri de. Onunla da kalmayıp, Galatasaray taraftarının yaptığı koreografi sonrası yeşil rengin sahayı temsil ettiğini anlamayıp, "Meksika bayrağı desem değil" diye aşağılamasını da. Onu son derece doğal bir şekilde futbol yazmamakla eleştiren bir yazara da sadece Fenerbahçe'yi yazarım demesi de doğruluğunun(!) başka bir göstergesi zaten. Kusura bakmasın ama ben bu yazıyı onun bugün yaptığı gibi Ercan Saatçi ağabeyime saygılarımla diye bitiremeyeceğim. Azıcık bir saygım kalmadı çünkü, ne ona ne de 5 yıldır futbolun f'sine yaklaşamamış biri olarak barındığı Hürriyet'e.

Eskişehir'de Sevgililer Günü