
Çeşitli sebepler ara vermemizi gerektirdi, döner miyiz dönmez miyiz ? Kısa mı sürer uzun mu ? Devam mı tamam mı ? Cevabını bizde bilmiyoruz. Ancak hep bi ışık vardır ufukta. Takip edenlerden özür dileriz..
"Five days shalt thou labour, as the Bible says. The seventh day is the Lord thy God's. The sixth day is for football" - Anthony Burgess

Zaten beklediğimiz şey oldu ve 15 yıldır Real Madrid'de oynayan Raul Gonzalez klüp tarihinin en golcü ismi olmayı başardı. Bugün Gijon deplasmanında iki golle takımınını galibiyete taşıdı ve az da olsa Real'in umutlarını biraz daha alevlendirdi. Daha oynayacak yılları olmasına rağmen artık o kırılması en güç rekorlardan birinin sahibi ve uzun yıllar da onun gibi bir futbolcusu olacağına imkan vermiyorum ben Real Madrid'in. 309 golü var şimdi. Ondan onceki Stéfano'dan iki fazla. Bakalım kral kaça ulaşacak?


Milan'a gelmesinden çok oynadığı futboldan sonra sürekli konuşulmaya başlayan Beckham, cuma gününe kadar onu elinde tutmaya çalışan Milan'ın iyi bir teklif verememiş olmasından dolayı Galaxy'de kalmıştı. Bu Beckham'ın Milan ve milli takım hayallerinin sonu demek. Ama Galliani ve Ancelotti hayalden gerçeklere hala dönememiş gibi gözüküyor. Galliani Beckham'ın 9 Mart'a kadar Milan'da olduğunu ve bu sürenin uzaması için hala ellerinde fırsat bulunduğunu, Major League'nin belirlediği deadline tarihinin taktikten ibaret olduğnu söylemiş. Ancelotti'de pazar günü oynayacakları İnter maçının onun son derbisi olmasını hala istemediğini, şu haliyle takımda vazgeçilmez bir oyuncu olduğu belirtmiş. Bunlar gerçekten güzel sözler ama Galliani ve Ancelotti hayallerini korumak için tekrar hayal kuruyolar. Şu anda taktik konuşuyor ve Beckham yaklaşık bir ay sonra Holywood'un yolcusu. Yapabilecekleri çok da birşey yok gibi duruyor. Bakalım önümüzdeki bir ay neler getirecek...
Şansız bir diz sakatlığıyla 30 yaşında bırakmıştı futbolu Overmars. Hollanda'nın 70 - 75 arası jenerasyonun en önemli birkaç yıldızından biriydi. Ajax'a hızla yükselişi, oradaki golleri yaşadığı şampiyonluklar onu aynı hızla Lonra'ya götürmüştü. 98 Fa Cup finalinde Manchester'a attığı golle Arsenal Double'ı tamamlıyor, Overmars da gol sonrası Eric Cantona'yı taklit ettiği sevinciyle hafızalara iyice kazınıyordu. 3 yılda 42 gol atmış, artık bir dünya yıldızı olmuştu. Bunu gören Barcelona, zamanın en büyük yıldızlarından Figo'yu 37 milyon Euro'ya Real' satmanın acısını Overmars'ı 25 milyon Euro'ya alarak çıkarıyor ve Overmars Hollanda'nın en pahalı futbolcusu olarak tarihe geçiyordu. Benim Overmars'ı gerçek anlamda izleme şansım Barcelona'dayken olmuştu. İnanılmaz bir hız, aynı derecede iyi kullanılan sağ ve sol ayakla tam bir kanat oyuncusu ve bence zamanının en iyisiydi. Barcelona'da çok güzel ama gösterişten uzak 2 yıl geçirdi ve bir yılı da sakatlıklarla geçti. Artık tamamen onu unutmuştuk ki 2004'de dizindeki sakatlık yüzünden henüz 30 yaşındayken futbolu bıraktığını açıkladı. Futbola başladığı yere, Go Ahead Eagles'a geri döndü. Artık teknik direktördü ama takım hem finansal hem de futbol açısından berbat durumdaydı. Birkaç oyuncuyla yollarını ayırdılar ve takım yöneticileri onu takımla beraber sahada da görmek istediklerini söyleme başladılar. Overmars Ağustos 2008'de futbola dönebileceğini açıkladıktan sadece bir ay sonra Jaap Stam'ın jubilesinde eski günlerini aratmayan bir performans sergiledi. Ona artık teklifler vardı ve o da futbola 35 yaşında geri döndüğünü açıkladı, bakması gereken bir ailesi ve bir şirketi olmasına rağmen. Ama tekliflerin hepsini geri çevirdi ve takımında kaldı. Bu yıl da 13 maça çıktı. Golü yok ama takıma inanılmaz bir hava kattığı kesin, üst sıralara oynuyorlar şimdi. Tam bir macera değil mi? Bütün bunları yaptıran yıllardır onu saran futbol tutkusu olsa gerek. Başarı dilemekten başka birşey gelmiyor elinden insanın. Bakalım yeni futbolu bırakma tarihi ne zaman olcacak Overmars'ın?...

İlginç adam şu Rogerio Ceni. Sao Paolo-Bragantino maçında hatalı bir şekilde topu elinden kaçırarak takımının gol yemesine sebep olunca üzüntüsünden maçı bırakmış.. 12. dakikada yediği gol sonrasına göz yaşlarına hakim olamayıp, maçı terketmiş. Hatta maçın hakeminin ısrarına rağmen kendini affedemediğini söyleyerek yerini yedek kaleci Bosco'ya bırakmış. Ah bu ne sevgi be Rogerio! Sen attığın birbirinden güzel gollere tarihi geçmişsin bırak bi kere de hata senden olsun. Yedikleri birbirinden hatalı gollerle maçı kendi takımlarına kaybettirip, 2 saat sonra gece kulübünde eğlenen bizimkilere de ibret olsun.

İngiltere'de sanırım bu sene olduğu kadar transfer dedikodusu hiç olmamıştı. Bunların hatırı sayılır bir kısmı da menajerlerle ilgiliydi. Scolari'nin gidişiyle diğer menajerlerin suyu tekrar kaynamaya başladı. Newcastle da bir efsaneyi, Bryan Robson'ı takımın başına getirmeye çalışıyormuş. Sezon ortası menajer değişiklikleri bana genelde hep yanlış ve geçici bir adım olarak gelmiştir, pek birşeyi düzeltmez. Ama Robson ismi taraftarları memnun etmeye yetebilir. Eğer kovulursa Kevin Keegan'ın da 9 milyon pound gibi bir tazminat alacağını da ekleyelim. Tony Adams'ın Portsmouth'tan kovulması neredeyse Scolari'nin ki ile aynı zaman rastaldığından pek de yankı uyandırmamıştı. Ama Pompey getireceği menajerle bu etkiyi sağlama çalışıyor sanırım. Hedefleri Sven Goran Eriksson. Portsmouth kaliteli bir takım, bakalım bekledikleri havayı yakalayabilecekler mi.


Scolari'nin gitmesine rağmen Chelsea'de sular durulmamış gibi gözüküyor. Abramovich'in tutumu pek de beğeni ile karşılanmadı açıkçası. Muhalefetin sesinin iyice yükselmesinin yanında, şimdi takımın iki kilit oyuncusu da durumdan memnun değillermiş. Ve bunlardan birisi de Chelsea'ye herşeyini vermiş olan John Terry. Mutsuz olduğunu zaten her fırsatta dile getiriyordu, son olanlar da bardağı taşıran son damla olmuş olabilir onun için. Takımdan ayrılacak mı belli olmaz ama yemi kapmak için dört gözle bekleyen bir Hughes ve Manchester City olduğu kesin. Diğeri de sene başında birçok teklif arasından Scolari faktörü nedeniyle Chelsea'yi seçen Deco. Dünya kupası sahibi, eski teknik direktörü Scolari'nin gitmesinin onu hiç mutlu etmediğini söylemiş. Bence takımdan gitmesi an meselesidir. Bakalım bu isyan diğer oyunculara da sıçrayacak mı? Abramovich'in mavi büyük gemisi, denizin mavi sularında yavaş yavaş gösterişini yitiriyor sanki.
Arsenal'de alındığından itibaren kendinden en çok şey beklenen oyunculardan biriydi. Henry'nin gidişiyle de beklenen patlamayı yaptı Adebayor. Özellikle Togolu'nun bu seneki performansı, onu Avrupa'daki Afrikalı yıldız oyuncuların arasına yazdırdı. CAF'da bunu görmezden gelemezdi tabi. 2008'in en iyi Afrikalı oyuncusu Adebayor oldu. Sonuna kadar da haketti gerçekten. Ödülü annesine ve vefat etmiş olan babasına armağan etmiş. Tebrikler Adebayor!
Tarihimizde ilk kez oynuyoruz. Afrika'nın yıldızlar karmasının çalıştırıcısı Türk milli takımı için Avrupa'nın önde gelen milil takımlarından biriyle oynamaya geldik demiş. Bence çok ilginç bir maç olacak. Günümüzde olursak eğer her türlü sonucu alabilirz, skor tahmini yapmak gerçekten zor.
Geçen sene La Liga'daki harika performansına Euro 2008'de de devam eden Nihat'a şampiyonada nazar değmişti adeta. O günden beri de gollerine hasret kaldık, sakatlığı bir türlü geçmedi. Nazardan mıdır bilmem sürekli başka sorunlar çıktı ortaya. Ama Villareal'in artık ona ihtiyacı olduğu gün gibi ortada. Ocak'ta astroskopi olmuştu, sakatlık sorunu geçmiş artık ve takımla çalışmalara başlayabilecekmiş nihayet. Umarım bu sefer bomba gibi döner, İspanyol gazetelerinde El Turco başlıklı haberleri okumanın zevkini bana uzun zamandır unutturmuştu. El Turco'yu hatırlatmanın zamanı geldi artık.
Maç Başına:
